-Eee...
-Abi kalk bir şeyler yapalım da yazayım.
Orçun bir seksen üç boyunda ve seksen yedi kiloydu. Uzun sakalları vardı. Beyaz kalın çerçeveli gözlüğü onu olduğundan çok entelektüel gösteriyordu. Siyahtı saçı ve sakalı. Üzerinde siyah bir T-Shirt ve siyah eşofman vardı.
Orçun oturduğu sandalyeden kalktı. O sırada Mustafa Fevzi Sargon'dan imzalı Anatomi Akıl Notları adlı kitabı okuyordu. Fakat bu sizleri aldatmasın. Kendisi Kimya Mühendisliği öğrencisidir. Üzerinde eşofman vardı ve üzerini değiştirmeye gitti. Pantolon olmadan insan içine çıkamazdı. Onu giydikten sonra limon kolonyasını aldı ve üzerine boca etti. Artık çıkabilirdik. Odamız dört kişilikti ve dört kişi için yeterli büyüklükteydi. Çalışma bölümü ve yatakların olduğu bölüm sürmeli bir kapıyla ayrılmıştı. İki adet masa ve iki adet ranza vardı. Tam çıkacağımız sırada Doktor diye hitap ettiğimiz diğer oda arkadaşımız içeri girdi. Yüzünde yorgunluğunu gördüm. Çok çalışıyordu her zamanki gibi. Tıp okumak kolay değildi ve bir doktor kolay yetişmiyordu. "Sanat..." dedi doktor. "Hayatı güzelleştirmek için ne güzel bir araç." Göz göze geldik. Haklıydı. Masamda duran beyzbol topunu aldım ve odadan çıktık.
Hedefimiz birer sıcak çikolata almaktı. "Abi senin yüzünden sınıfta kalacağım." dedi Orçun. Eksi birinci kattaki oyun odasına gidiyorduk. Asansöre bindik. İndiğimizde kaloriferin üzerinde duran bir toka gördük. Orçun onu aldı ve elinde oynamaya başladı. "Tokayla oynamayı severim ben." dedi. "Bana kaybettiğim birini hatırlatıyor."
Sıcak çikolatalarımızı aldıktan sonra otomatın hemen yanında duran bilardo masasını gördüm.
-Gel bir bilardo oynayalım.
Langırt oynayanların yanından geçip bilardo masasının başına geldik. Etraf kalabalıktı. Kimi gençler masalarda oturmuş ödev yapıyor kimileri de kanepelerde bilgisayarlarıyla uğraşıyordu. Topları dizdik. Masa yeni olmasına rağmen yıpranmıştı. Üzerimize düşen ışık sarı olmasından ötürü bana yetersiz geldi. Fakat bunu fazla önemsemedim ve oyuna başladık. "Reis bir önerim var." dedi Orçun tam oyuna başlamışken. "Dizdiğin topların hepsini deliklere geri koy. Sadece siyahı belli bir deliğe sokacağız. Bak şu soldaki delik mesela." "Peki." dedim. Rengarenk topları birbiri ardına deliklere dağıttım. Ardından yeniden başladık oynamaya. Uzun bir süre birbirimizin siyahı sokmasına engel olmaya çalıştık. Oyunun heyecanlı bir anında bir gürültü duyduk."Ne oluyor la?" dedi Orçun. Meğerse masalarda oturup ödev yapanlardan biri arkadaşına tekme atmaya çalışırken sandalyeden düşmüş. Fazla önemsemedik. Orçun'un kazanıp oyunu bitirmesiyle odamıza geri dönmeye karar verdik. Koridor karanlıktı. Aklıma cebime koyduğum beyzbol topu geldi ve "Orçun!" diye bağırdım. Arkasına döndü ve kendisine hızla gelen topa karşı bir tepki verme isteği duydu. Ne yazık ki refleksleri o kadar hızlı değildi ve topu göğsüne yedi. Onu yere yığılırken gördüğümde korkmadım desem yalan olur. Fakat hemen kalktı. Yüzünden sinirli olduğu belli oluyordu. Yanına gidip özür diledim. Konuyu uzatmadı çünkü o da dün attığı topla neredeyse gözlüğümü kıracaktı.
Koridorda bir arkadaşımıza rastladık. Üzerinde lacivert bir mont vardı ve eliyle sıkıca omuz askılı çantasını tutuyordu. Bir seksen santim civarında ve 80 küsur kilo olmalıydı. Sarışındı ve yaklaşık bir aydır sakal traşı olmadığı belli oluyordu. Ufak bir sohbetten sonra dağıldık ve ödevlerimize başladık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder