29 Kasım 2016 Salı




GECE KUŞLARI

 Sıkıcı bir ilkbahar akşamıydı. Sokaklar boş, insanlar keyifsizdi. Korkunç saldırının üzerinden beş ay geçmişti. Fakat korku insanın içine bir kere yer etti mi kolay gitmezdi. Hele topluma sinmiş korkunun def edilmesi büyük mucizeler gerektirirdi.

Manhattan'daki Greenwich Village'da bulunan küçük lokanta ise bütün bu karamsarlığa savaş açarcasına aydınlatıyordu sokağı. Evde oturamıyordum. Duvarlar, pencereler, eşyalar... Yüreğimdeki sıkıntıyı sadece arttırıyordu. Sırf bu yüzden gelmiştim yine Alfred'in lokantasına. Biraz huzur için. Muhasebeci olarak işim pek kafa dağıtmamı sağlamıyordu. Sosyal hayatım ise bu kalabalık şehirde yok denecek kadar azdı. Yalnızdım...

Üç ay önce karlı bir Şubat gecesi keşfetmiştim burayı. Daha doğrusu yıllardır yanından geçtiğim bu lokantayı bomboş görünce bir kahve içebilirim diye düşündüm. Ne kaybedecektim ki? Öyle de oldu. Hiçbir şey kaybetmedim. Aksine şu koca şehirde bir sığınağım olmuştu. Güneşin doğuşunu burada bekler ardından eve yatmak için giderdim. O kadar yorgun olurdum ki bir şey düşünemeden direk uykuya dalardım. Böyle geçerdi günlerim. Muhasebeciydim ben. Yalnız, üzgün bir muhasebeci...

Yine kaygı ve iç sıkıntılarıyla dolu bir gecede burada bulmuştum kendimi. Alfred'in kahvesi... Tek ilacım... Oturup iki fincan kahveyi hızlıca içtikten sonra Alfred tam üçüncüyü dolduruyordu ki bir çift içeri girdi. Demek bu gece onlar bize eşlik edecek dedim içimden. Yüzlerine baktım, pek çok mana ve hüzün gördüm. Yorgundular ayrıca. Bir şeyler sipariş ettiler. Ardından da hiç konuşmadılar. Sustuk... Sabaha kadar....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder